Karadeniz Teknik Üniversitesi mezunu olan avukat, Eskişehir'de stajını tamamladıktan sonra kariyerine aynı şehirde devam etmektedir. Kendi ofisinde serbest avukatlık yaparak, çeşitli dava türlerinde uzmanlaşmıştır. Özellikle aile hukuku, ceza hukuku, taşınmaz hukuku ve iş hukuku gibi alanlarda yoğunlaşarak, müvekkillerinin ihtiyaçlarına yönelik etkili çözümler sunmaktadır.
Gelişen hukuk pratiğine ve güncel yasalara duyduğu derin ilgi ile müvekkillerine en iyi hizmeti vermek için sürekli olarak kendini geliştirmektedir. Davalarında etik ve profesyonellikten ödün vermeden, müvekkillerinin haklarını en iyi şekilde savunmayı hedeflemektedir. Çeşitli dava türlerinde edindiği deneyimle, her durumda müvekkillerine güvenilir ve çözüm odaklı bir yaklaşım sergilemektedir.
Günlük hayatımızda karşılaşılan ve hukuki yardım gerektiren her türlü konu veya sözleşmenin; ileride ihtilafa düşülmeyecek şekilde, anlaşılabilir, açık ve net düzenlenmesi, veya ihtilafa düşüldüğünde işin hakkaniyete ve hukuka uygun şekilde düzenlenerek baştan müvekkil lehine avantaj sağlanması amacıyla telefon, e-posta ve sair iletişim araçlarıyla sözlü veya yazılı olarak sunduğumuz hizmetlerimizdir. Danışmanlık hizmetlerimizin ana amacı, müvekkillerimizin işlemlerinin hukuka uygun olmasını sağlama ve hukuka uygunluk çerçevesinde müvekkilin hak ve menfaatlerini koruma, ileride ortaya çıkması muhtemel ihtilafların da dava veya icra takibi aşamasına gelmeden tespit edilmesi ve önlenmesidir.
Eskşehir'de Avukatlık mesleğini uzun yıllardır sürdürmekte ve davalara çözüm arayışınızda size yardımcı olmaktayız. Hukuk Davaları ve Ceza davalarında bir çok müvekkile hizmet sunduk.Bu anlamda, özellikle iş hukuku, ticaret hukuku, borçlar hukuku, sigorta hukuku, icra ve iflas hukuku, ticari işletme rehini, garanti/teminat mektupları, şirket kurma, şirketleri birleştirme gibi özel uzmanlık gerektiren konularda sürekli danışmanlık hizmetleri ifa etmiş uzman ve yetkin avukatlardan oluşan Büromuz, danışmanlık hizmetlerinin gerekliliğine ve önceliğine inanmaktadır.Bu maksatla müvekkillerimizin işlerinin ve uygulamalarının daha baştan hukuka uygun ve doğru yapılması ile ilgili müvekkillere ve çalışanlarına veya bu konularda talepte bulunan kuruluşlara, yetkin avukatlarımız vasıtasıyla hukuki seminerler/eğitimler vermekte ve bunun gerekli ve çok önemli olduğuna inanmaktayız.
Müvekkillerimizin şahsi veya ticari ilişkilerinden kaynaklanan leh veya aleyhlerindeki, açılmış veya açılacak davalar Büromuz bünyesindeki uzman avukatlar aracılığıyla takip edilmekte ve maksimum verimlilikle sonuçlandırılması sağlanmaktadır. Davaların takibi ve sonuçlandırılması sürecinde hukukun ve teknolojinin (yapay zeka destekli içtihat arama ve nitelikli hesaplamalar) her türlü imkanlarından yararlanılmaktadır. Büromuz, yeterli ve yetkin personeliyle her türlü dava takibi hizmetleri sunmaktadır.
Aile hukuku davaları, boşanma, velayet ve mal paylaşımı gibi aile içi anlaşmazlıkların yasal çerçevede çözüme kavuşturulmasını amaçlar.
Ceza hukuku davaları, suç teşkil eden eylemlerle ilgili suçluları adalet önüne getirip, cezai yaptırımların uygulanmasını sağlar.
İş hukuku davaları, işçi ve işveren arasındaki hak ve yükümlülüklerin ihlali durumunda yasal çözümler sunarak adil bir çalışma ortamı sağlamayı amaçlar.
Miras hukuku davaları, bir kişinin vefatından sonra mal varlığının nasıl paylaşılacağı ve mirasçıların haklarının belirlenmesi ile ilgili hukuki süreçleri kapsar.
Gayrimenkul hukuku davaları, mülkiyet, kiralama, kamulaştırma ve tapu sorunları gibi gayrimenkul ile ilgili hukuki anlaşmazlıkları çözmeyi hedefler.
İhtarname dilekçeleri, bir tarafın diğer tarafa belirli bir yükümlülüğü yerine getirmesi veya bir durumu düzeltmesi için yazılı olarak gönderdiği resmi bildirimlerdir. Genellikle hukuki bir uyarı niteliğinde olan bu dilekçeler, alacaklıların borçlulara ödemelerini yapmaları, sözleşme hükümlerine uymaları veya hukuki sorumluluklarını yerine getirmeleri için belirli bir süre tanır. İhtarname, hukuki süreçlerin başlatılması için ön adım olarak kabul edilir ve birçok durumda mahkemeye başvurmadan önce gerekli olan bir aşamadır.
Bu dilekçeler, hukuki ihtilafların çözümünde önemli bir rol oynar ve resmi bir talep olarak değerlendirildiğinden, hukuki sonuçlar doğurabilir. İhtarname dilekçeleri doğru ve ayrıntılı bir şekilde hazırlanmalı, talep edilen eylemler açıkça belirtilmeli ve genellikle bir cevap süresi verilmelidir. Bu sayede, taraflar arasındaki anlaşmazlıkların çözümü için uygun bir zemin hazırlanmış olur ve yasal süreçlerin başlatılması için gerekli koşullar sağlanır.
İHTARNAME
İHTAR EDEN :
VEKİLİ : Av. ELİF AKGÖL
Adres antettedir.
MUHATAP :
KONU : ........tarihi itibari ile (talep edilen kanundan doğan alacak kalemleri yazılır.)
AÇIKLAMALAR
(Müvekkilin nerede, hangi saat aralığında hangi şartlar altında çalıştığı vs. Yazılır.)
3-)Yukarıda ayrıntıları verilen ve İş Kanunu’ ndan doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi nedeniyle müvekkilim iş akdini haklı nedenle feshetmektedir.
4-)İşbu ihtarnamenin tarafınıza ulaşmasını takip eden 3(üç) gün içerisinde müvekkilimeödenmesi gereken kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ücret alacağı, yıllık ücretli izin alacağı, Ubgt alacağı, fazla mesai alacağı taleplerimin karşılanmasını ve ilgili ücret alacaklarının Garanti Bankasında yer alan TRnumaralı hesabına yatırılmasını aksi
halde müvekkiliminhizmet akdinden ve kanunlardan doğan haklarına dayanarak yasal yollara başvuracağımızı ihtaren bildiririz.
SAYIN NOTER;
Üç suretten ibaret olan işbu ihtarnamenin bir suretinin dairenizde saklanmasını, bir suretinin muhataba memur vasıtasıyla tebliğini ve muhataba tebliğ şerhini havi bir suretinin de tarafımıza verilmesini saygı ile ihtar eden vekili olarak talep ederiz.../../....
İHTAR EDEN
.........
VEKİLİ
AV.ELİF AKGÖL
Soruşturma iznine itiraz dilekçeleri, yetkili makamların belirli bir suç hakkında soruşturma başlatılması için verilen izne karşı yapılan hukuki başvurulardır. Bu dilekçeler, genellikle bir suçun soruşturulması için gerekli olan iznin verilmemesi durumunda, bu kararın hukuka uygunluğunu sorgulamak amacıyla hazırlanır. İtiraz dilekçelerinde, kararın hukuki dayanakları, gerekçeleri ve suçun soruşturulması için iznin verilmesinin neden gerekli olduğu ayrıntılı bir şekilde açıklanmalıdır.
İtiraz süreci, adalet sisteminde önemli bir aşamadır, çünkü suçun aydınlatılması ve adil yargılama sürecinin başlatılması için gerekli olan izinlerin verilmesini sağlar. İtiraz dilekçesi, ilgili mahkemeye veya yetkili makama sunularak, soruşturma izninin yeniden değerlendirilmesini talep eder. Bu dilekçeler, hukuki gerekçelerle birlikte, verilen kararın ne şekilde hukuka aykırı olduğunu ve hangi nedenlerle düzeltilmesi gerektiğini ortaya koyar.
....... BÖLGE İDARE MAHKEMESİ'NE
Gönderilmek Üzere
...... İDARE MAHKEMESİ'NE
İTİRAZ EDEN : (T.C: )
Adres:
VEKİLİ : Av. ELİF AKGÖL
KONUSU :Eskişehir Tepebaşı Kaymakamlığının ....... tarih, ..... no.lu
“Soruşturma İzni Verilmesine” ilişkin idari işleminin (kararının) iptali talebidir.
TEBELLÜĞ TARİHİ :
AÇIKLAMA :
1-)Müvekkilin görevi, ne iş yaptığı, kıdemi vs belirtilir.Nitekimkarşı karşıya kaldığım asılsız bir iftira sonucu yapılan yetersiz ön inceleme neticesinde; ....... Kaymakamlığının ......Tarih,.... no.lu “Soruşturma İzni Verilmesine” ilişkin idari karar kurmuştur.Kurulan bu karar ile zatenmağdur olan müvekkilimive temsiliyetimi tamamen zan altında bırakmış ve huzurumu bozmuştur.Ortada bir yargı kararı olmadan ,hukuka ve hakkaniyete sığmayan,tamamen objektiflikten uzak verilmiş olan bu karar hukuka aykırıdır.Kesinlikle iptal edilmesi gerekmektedir. Şöyleki;
2-)Müvekkilim görevinieksiksiz ve en iyi şekilde ifa ederken; hakkımda usulsüz olarak ortaya atılan kamu görevlisi silah taşıma ruhsatının karar sayılı ateşli silahlar ve bıçaklar ile diğer aletler hakkındaki yönetmeliğine aykırı olarak düzenlediği iddiası kesinlikle doğru değildir.
3-)Müvekkilimin polismemuru olarak görev yaptığı süre içerisinde silah taşıma ruhsatını aykırı olarak düzenlediği iddiası kesinlikle doğru değildir.Müvekkilim hiçbir zaman uç işleme kastı ile hareket etmemiştir.Görevini bunca yıldır layıkı ile yapmış bir ........ olarak bu şekilde suçlanmakmüvekkiliminonurunu ziyadesiyle zedelemektedir.Bu
soyut,mesnetsiz iddialar kabul edilemez.Tamamen keyfiliğe dayanan ve mağduriyet yaratan bu tarz idari eylem ve işlemler yetmezmiş gibi üzerinemüvekkilimin zan altında bırakılmasının kabul edilebilir hiçbir hukuki yanı yoktur.
4-)Hülasa, .......Kaymakamlığı, müvekkilin şahsına intikal eden işbu durumda, müvekkilimi büyük bir mağduriyet içinde bırakmışve masum olma ihtimalini göz ardı ederek ,adeta suçlu ilan ederek temelsizbir karar vermiştir.
DELİLLER : Her türlü delil
HUKUKİ NEDENLER : İYUK, 657 Sayılı Kanun ve ilgili tüm mevzuat.
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda kısaca açıklanan nedenlerle; öncelikle ........ bağlı ....... Kaymakamlığının ........ tarih, ..... no.lu “Soruşturma İzni Verilmesine” ilişkin idari işleminin (kararının)İPTALİNE, yargılama giderleri ve vekillik ücretinin de karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini arz ve talep ederiz.(Tarih)
İTİRAZ EDEN
.............
VEKİLİ
Av. ELİF AKGÖL
Uzaklaştırma talep dilekçesi, bir kişinin kendisini tehdit eden veya zarar verme riski taşıyan bir kişiden korunması amacıyla mahkemeye sunulan resmi bir belgedir. Bu dilekçe, mağdurun yaşadığı olumsuz durumu ve tehditleri detaylandırarak, uzaklaştırma tedbirinin uygulanmasını talep eder. Dilekçede, mağdurun yaşadığı olaylar, tehditlerin kapsamı ve şiddet içeren davranışlar açıkça belirtilir.
Mahkeme, dilekçedeki bilgiler doğrultusunda, tehdit edilen kişinin güvenliğini sağlamak amacıyla çeşitli uzaklaştırma tedbirleri uygulayabilir. Bu tedbirler, tehdit eden kişinin mağdurun yaşam alanından uzaklaştırılmasını, mağdura yaklaşmasını yasaklamayı veya iletişim kurmasını engellemeyi içerebilir. Uzaklaştırma talep dilekçesi, mağdurun hukuki haklarını koruma altına almak ve güvenliğini sağlamak için önemli bir adımdır.
.......... NÖBETÇİ AİLE MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ’NE
DAVACI : ............. (T.C: ..........)
- Adres -
VEKİLİ : Av. Elif AKGÖL
Adres antettedir.
DAVALI : ........... (T.C: ...........)
- Adres -
KONU : Davalı tarafından müvekkilimingördüğü fiziksel, psikolojik, cinsel, ekonomik şiddet nedeni ile Sayın Mahkemenizden, 6284 SAYILI AİLENİN KORUNMASI VE KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN ÖNLENMESİ HAKKINDA KANUN uyarınca ilgili tedbirlerin alınması hakkında talep ve beyanlarımızınsunulması hakkındadır.
AÇIKLAMALAR
1- Davalı ile müvekkilim .. yıldır evlidirler.Söz konusu evlilikten tarafların .......... isimli 8 yaşında müşterek çocukları bulunmaktadır.
2-Tarafların evliliklerinin ilk yıllarından itibaren baş gösteren şiddetli geçimsizlik süreç içerisinde dönemsel ayrılıklarla kendisini göstermiştir.Davalı taraf son zamanlarda şiddetin dozunu daha da arttırmıştır. (son zamanlarda yaşanan olay kısaca anlatılır) Müvekkilim
hayatından endişe etmektedir. Müvekkilime yönelik davalı tarafça yapılanbu davranışlar müvekkiliminhem kadın hem anne hem de eş olmasıgöz önünde bulundurulduğunda müvekkilimin onurun u ve gururunu kırıcı niteliktedir. Davalının takınmış olduğu tavırların her geçen gün dozu yükselmiş, bu durum ise müvekkilimi can güvenliği konusunda endişeye düşürmüştür.
3- Yaşanılan bu olaylar neticesinde tarafların büyüme ve yetişme çağında olan müşterek çocukların gelişimi olumsuz yönde etkilenmektedir.Müşterek çocuk ...... babasından gördüğü olumsuz davranışları tekrar etmekte müvekkilim ne kadar iyi bir örnek olmaya
çalışsa da erkek çocuğu olması dolayısıyla babasını rol model almaktadır. Davalının tavırlarından kendisinin şiddete meyilli olduğu aşikardır.
4- Ayrıca davalı tarafın her geçen gün dozunu arttırdığı hakaret, tehdit ve psikolojik şiddetin boyutunun büyümesinden ve artmasından dolayı müvekkilimincan güvenliğinin kalmaması ve bu konudaki müvekkiliminkaygı ve endişelerinin giderilmesi için aşağıda belirttiğimiz adres için davalının uzaklaştırılması kararı verilmesini talep etme durumumuz hâsıl olmuştur.
SONUÇ VE TALEP :
Yukarıdaki açıklamalarda yer aldığı üzere Sayın Mahkemenizden 6284 sayılı Kanun’un ilgili maddeleri ile ilgili mevzuat uyarınca verilecek kararla;
* Ş i d d e t , t e h d i t v e h a k a r e t l e r d e b u l u n m a s ı n ı n ö n l e n m e s i a m a c ı y l a müvekkiliminikametgahı olan, (müvekkilin adresi)adresinde yer alan müşterek konuttan DERHAL UZAKLAŞTIRILMASI VE YAKININAYAKLAŞMAMASININ
SAĞLANMASI,
* Şiddet, tehdit ve hakaretlerde bulunmasının önlenmesi amacıyla müvekkiliminiş yeriolan (iş yeri adresi)adresinde yer alan iş yerinden DERHAL UZAKLAŞTIRILMASI VE YAKININAYAKLAŞMAMASININ SAĞLANMASI,
* Müvekkilimin şahsını ve yakınlarını İLETİŞİM ARAÇLARI İLE RAHATSIZ ETMEMESİNE hükmedilmesine ve 6 AY süre ile tedbir kararı verilmesini saygılarımla bivekale arztalep ederim. (tarih)
TALEP EDEN
...........................
VEKİLİ
Av. Elif AKGÖL
e-imzalıdır.
Yeniden kiralama yasağı, kiracıların kiraladıkları mülkleri üçüncü şahıslara yeniden kiralama hakkını kısıtlayan bir düzenlemedir. Bu yasağın amacı, mülk sahibinin kontrolünü ve kira sözleşmesinin bütünlüğünü korumaktır. Kiracıların, mülkü kendi kullanım amacı dışında başkalarına kiraya vermeleri, mülkün amacına uygun kullanılmaması ve potansiyel hukuki sorunlar yaratması nedeniyle yasaklanır. Kiracıların, mülkü yeniden kiralamak istemeleri durumunda, mülk sahibinin iznini almaları gerekmektedir.
Bu düzenlemenin şartları genellikle kira sözleşmesinde belirtilir ve kiracının yeniden kiralama hakkını sınırlayan hükümler içerir. Kiracı, yasağa uymadığı takdirde, sözleşme feshi, tazminat ödemesi veya diğer hukuki yaptırımlarla karşılaşabilir. Ayrıca, bazı durumlarda mülk sahibi, yeniden kiralama yasağının ihlali durumunda sözleşmenin derhal feshedilmesi talebinde bulunabilir. Bu düzenleme, hem kiracının hem de mülk sahibinin haklarını koruyarak, kira ilişkilerinde düzen ve şeffaflık sağlamayı amaçlar.
YENİDEN KİRALAMA YASAĞI VE ŞARTLARI
A)YENİDEN KİRALAMA YASAĞI MEVZUATTAKİ YERİ:
Yeniden kiralama yasağı şartları ve tazminatına ilişkin hususlar hem kiracı hem de kiraya veren açısından oldukça öneme sahiptir.Dolayısıyla bu yazımızdaolabildiğince vatandaşın da anlayabileceği şekilde bu
konu ile ilgili önemli noktalar üzerinde genelbilgi vermeyi amaçlıyoruz.Yazmış olduğumuz bumakale size konu ile genel bir fikir verecek olsa da hukuki danışmanlık mahiyetinde değildir; dolayısıyla detaylı bilgi ve hukuken yol haritanızı çizebilmeniz için bir avukattan hukuki yardım almanız gerekmektedir.
Kiracıyı koruyan bir hüküm olarak yeniden kiralama yasağı, kiralayandan doğan sebeplerden ötürü tahliye edilen kiracının, kiralananın boşaltılmasından itibaren üç yıllık süre boyunca haklı sebepolmaksızın, kiralananın kendisi dışında bir üçüncü kişiye kiralanması halinde son kira yılında ödediği kira bedelinden az olmamak üzere tazminat talep edebilmesine imkan tanır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu madde 355'tekapsamlı bir şekilde yerini alan yeniden kiralama yasağına ilişkin hüküm şu şekildedir:
*Kiraya veren, gereksinim amacıyla kiralananın boşaltılmasını sağladığında, haklı sebep olmaksızın, kiralananı üç yıl geçmedikçe eski kiracısından başkasına kiralayamaz.
*Yeniden inşa ve imar amacıyla boşaltılması sağlanan taşınmazlar, eski hâli ile, haklı sebep olmaksızın üç yıl geçmedikçe başkasına kiralanamaz. Eski kiracının, yeniden inşa ve imarı gerçekleştirilen taşınmazları, yeni durumu ve yeni kira bedeli ile kiralama konusunda öncelik hakkı vardır. Bu hakkın, kiraya verenin yapacağı yazılı bildirimi izleyen bir ay içinde kullanılması gerekir; bu öncelik hakkı sona erdirilmedikçe, taşınmaz üç yıl geçmeden başkasına kiralanamaz.
* Kiraya veren, bu hükümlere aykırı davrandığı takdirde, eski kiracısına son kira yılında ödenmiş
olan bir yıllık kira bedelinden az olmamak üzere tazminat ödemekle yükümlüdür.
TBK madde 355/1'de yer alan kiraya verenin gereksinim amacıyla kiralananı boşalttıktan sonra haklı sebep olmaksızın üç yıl geçmedikçe eski kiracısından başkasına kiralayamayacağına ilişkin kati hükümde
yer alan "haklı bir sebep olmaksızın" ibaresi tamamen geniş yorumlanmaya müsaittir.Bu durumda hem
kiracınınhem de kiraya verenin kafasını karıştırabilmektedir. Şöyle ki; kanun maddesinde yer alan " haklı sebep " kavramı geniş yorumlanmaya müsait olması sebebiyle mevcut uyuşmazlık durumunda, haklı sebebin mevcut olup olmadığı, hâkim tarafından, somut olaydaki durum ve koşullar göz önünde tutularak değerlendirilecektir. Somut olayda haklı sebebin varlığı kabul edildiği takdirde, kiraya veren üç yıl geçmeden de kiralananı başkalarına kiraya verebilecektir.
TBK madde 355/2'de de aynı şekilde "haklı sebep" kavramı üzerinde durulmuştur.Fıkraya göre, yeniden inşa ve imar amacıyla boşaltılması sağlanan taşınmazlar, eski hâli ile, haklı sebep olmaksızın üç yıl
geçmedikçe başkasına kiralanamayacaktır. Eski kiracının öncelik hakkı bulunduğu bu hakkın, kiraya verenin yapacağı yazılı bildirimi izleyen bir ay içinde kullanılması gerektiği; bu öncelik hakkı sona erdirilmedikçe, taşınmazın üç yıl geçmeden başkasına kiralanamayacağı belirtilmektedir.
TBK madde 355/3'te ise, bahsi geçen hükümlere aykırı davranan kiraya verenlerin, eski kiracıya bir yıllık kira bedelinden az olmamak üzere tazminat ödemekle yükümlü oldukları belirtilmektedir.
B)YENİDEN KİRALAMA YASAĞI ŞARTLARI:
1-)Yeniden kiralama yasağının söz konusu olabilmesi için, konut ve çatılı işyerine ilişkin kira sözleşmesinin belirli nedenlerle sona erdirilmesi ve kiracının, kiralanandan tahliyeye zorlanarak, kiralananın boşaltılmasının sağlanması gereklidir.
Belirli nedenlerlerden kasıt Türk Borçlar Kanunu ilgili maddeleri ile lgili fıkralarında açıkça belirtildiği üzere "gereksinim " ve "yeniden inşa ile imar" sebepleridir. Anlaşılacağı üzere, konut ve çatılı işyerine ilişkin kira sözleşmesinin her sona erme nedeni yeniden kiralama yasağına neden olmaz.
2-)Bu sona erme nedenlerinden olan kiralananın esaslı onarımının yapılmaması halinde kiraya verme zorunluluğu, kiralananın eski ve yeni haline göre iki şekilde görülür. Bunlardan birinci hal, esaslı onarım
yapılmayan kiralanan eski hali ile üç yıl süreyle eski kiracı dışında başkasına kiraya verilememesidir. İkinci hal ise, kiralananın esaslı onarım sonrasında, eski kiracının öncelik hakkı sona erdirilmedikçe, üç yıl boyunca eski kiracı dışında başkasına kiralanamamasıdır.
*Yeniden kiralama yasağı kapsamı içerisinde olan durumlarve şartlar kadar; yeniden kiralama yasağı kapsamı içerisinde olmayan durumlar da oldukça önemlidir. Bu durumları kısaca izah edecek olacaksak;kiralanan üzerinde intifa hakkı tesisi yeniden kiralama yasağının dışında olduğu gibigereksinim nedeniyle boşaltılan kiralananın, üçüncü bir kişiye satılması veya ücretsiz kullanılması hallerinin de yeniden kiralama yasağının dışında olduğu söylenebilir.
*Önemle belirtmekte yarar vardır ki; kiraya verenin sadece sözlü olarak ihtiyaç nedeni ile tahliye talep etmesi ve hatta ihtarname göndermiş olması dahi tazminata hak kazanmak için yeterli sayılmamakta, tahliyeye zorlama şartının ancak mahkeme kararının icraya konması ile sağlanmış
olacağı kabul edilmektedir. Hülasa bu doğrultudakiracının kiraya verenden TBK m. 355/3 çerçevesinde tazminat talep edebilmesi için “tahliye kararının verilmesi ve cebri icra yoluyla tahliyenin gerçekleşmesi” zorunlu unsurdur.Şöyle ki; Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, E. 2015/6530 K.
2015/10458 T. 26.11.2015) işbu kararda da HERHANGİ BİR MAHKEME KARARI VE İCRA İŞLEMİ OLMADAN TAŞINMAZI KENDİ RIZASIYLA TAHLİYE EDEN KİRACININMADDİ TAZMİNAT İSTEYEMEYECEĞİ AŞİKARDIR.
Av. ELİF AKGÖL
Yoksulluk iştirak nafakası, boşanmış eşlerden yoksul durumda olanına, diğer eş tarafından ödenmesi gereken mali yardımı ifade eder. Türk Medeni Kanunu çerçevesinde düzenlenen bu nafaka türü, boşanma sonrası eşlerden birinin gelir durumu kötüleştiğinde, diğer eşin adil bir şekilde yardımda bulunmasını öngörür. Yoksulluk iştirak nafakası, boşanmanın ardından maddi durumu kötüleşen eşin yaşam standartlarını sürdürebilmesi için sağlanan bir ekonomik destektir.
Bu nafakanın amacı, boşanmanın getirdiği ekonomik zorlukları hafifletmek ve mağdur olan eşin temel ihtiyaçlarını karşılamasını sağlamaktır. Yoksulluk iştirak nafakası, talep eden tarafın yoksulluk durumunun ispat edilmesi koşuluyla belirli bir süre boyunca ödenir ve düzenli olarak gözden geçirilebilir. Eşlerin mali durumlarının değişmesi durumunda nafaka miktarı artırılabilir ya da azaltılabilir, ancak bu değişiklikler mahkeme tarafından belirlenir ve adil bir değerlendirme sürecine tabi tutulur.
TÜRK MEDENİ KANUNU İLE UYGULAMADAKİ TEDBİR, YOKSULLUK VE İŞTİRAK NAFAKASINA İLİŞKİN DÜZENLEMELER
TÜRK MEDENİ KANUNUNDA NAFAKAYA İLİŞKİN DÜZENLEMELER:
Medeni Kanunumuza göre nafaka, bakım nafakası ve yardım nafakası olarak ikiye ayrılmaktadır.
Yardım nafakası, herkesin yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üst soyu ve altsoyu ile
kardeşlerine nafakavermesi şeklinde düzenlenmişken; bakım nafakası, doğum, evlenme ve boşanma
gibi olgularla ilgili nafaka yükümlülüklerini içermektedir. Bakım nafakası; tedbir nafakası,
yoksulluk nafakası ve iştirak nafakası olmak üzere üç alt başlıkta ele alınmaktadır.
Bizim bu makalemizde değineceğimiz hususlar Türk Hukukunda daha fazla ihtilafların çıkması ve
hakkında daha çok soru işaretlerinin yer alması sebebiyle bakım nafakası başlığı altında yer alan
tedbir, yoksulluk ve iştirak nafakasına ilişkin olacaktır.Makalemizde yer alan bilgiler hukuki
danışmanlık verme niteliğinde değildir.Kapsamlı bir şekilde bilgi almak için bir avukattan hukuki
yardım almanızı öneririz.
1-)TEDBİR NAFAKASI:
Tedbir nafakası boşanma davasının devamı ve boşanma kararının kesinleşmesine kadar ödenmesi
gereken bir nafaka türü iken ayrılık davalarında ise tedbir nafakasına ayrılık davasının açılması ile
karar verilip ayrılık kararı sonunda da hükmedilen tedbir nafakası kendiliğinden sona ermektedir.
Yoksulluğa düşecek taraf boşanma ya da ayrılık taleplerine dayanarak dava dilekçesinde
lehine tedbir nafakası hükmedilmesini talep edebilir.Şöyle ki kanunumuzda da ayrılık ve boşanma
durumlarında tedbir nafakasına ilişkin hükümler ayrı ayrı düzenlenmiştir.
TMK 170, 171,172 maddeleri uyarınca; - Boşanma sebebi ispatlanmış olursa, hâkim boşanmaya
veya ayrılığa karar verir. Dava yalnız ayrılığa ilişkinse, boşanmaya karar verilemez.Dava
boşanmaya ilişkinse, ancak ortak hayatın yeniden kurulması olasılığı bulunduğu takdirde ayrılığa
karar verilebilir.Ayrılığa bir yıldan üç yıla kadar bir süre için karar verilebilir. Bu süre ayrılık
kararının kesinleşmesiyle işlemeye başlar. Süre bitince ayrılık durumu kendiliğinden sona erer.
TMK md.197 uyarınca da boşanma ve ayrılık davası açmakszın da tedbir nafakası talebinde
bulunabilmek mümkündür.Bunun için resmi bir evlilik mevcut olmalı, eşler ayrı yaşamalı, nafaka
talebinde bulunan eşin ayrı yaşamakta haklı bir nedeni olmalı, eş tedbir nafakasına hükmedilmesini
mahkemeden talep etmelidir.
Müşterek çocuk adına tedbir nafakası hükmedilebilmesi için tarafların talep etmiş olmasına gerek
yoktur.Mahkemece çocuğun yüksek menfaati gözetilerek re'sen hükmedilir.
2-)İŞTİRAK NAFAKASI:
Çocuklara boşanma kararının kesinleşme tarihine kadar verilen nafaka tedbir, boşanma kararının
kesinleşmesinden sonra çocuk için verilen nafakanın adı iştirak nafakasıdır.
İştirak nafakası kamu düzenindendir.Bu durumda hakim velayeti kendisine verilen tarafın çocuğun
geçimini sağlayıp sağlayamayacağını araştırması gerekmektedir.
İştirak nafakası belirlenirken hakim tarafından nafaka yükümlüsünün
sosyal ve ekonomik durumunu, çocuğun gereksinimlerini ve velayet kendisine bırakılan tarafın da
ekonomik bakımdan çocuğa yapabileceği katkıyı göz önünde tutmalıdır.
TMK m. 330 uyarınca velayet yükümlüsünün bu borcunun yani nafakanın her ay peşin olarak
ödenmesine karar verir. Nafakanın aylık irat şeklinde ödenmesi amacına daha uygundur.
İştirak nafakası çocuğun 18 yaşını doldurup ergin olması halinde kendiliğinden kalktığı gibi,
evlenmekle ya da yargı kararı ile ergin hale getirilmesi halinde de kendiliğinden kalkar. Ayrıca
nafaka alacaklısının veya borçlusunun ölümü ile de iştirak nafakası sona erer.
Çocuk 18 yaşına geldiğinde nafakanın kalkmasından sonra eğitimi devam ediyorsa, anne ve babanın
bakım yükümlülükleri de devam eder.
3-)YOKSULLUK NAFAKASI:
TMK m.175/1 maddesine göre; “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır
olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.
Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz”.
Boşanma yüzünden yoksulluğa düşen eşe kararın kesinleşme tarihine kadar verilen nafaka tedbir
nafakası iken, kesinleşme sonrası verilen nafaka ise yoksulluk nafakasıdır.
ÖTV (Özel Tüketim Vergisi) muafiyeti, belirli durumlarda ve gruplara tanınan bir haktır. Bu muafiyet, genellikle engelli bireyler, sağlık hizmeti sunucuları veya devletin belirlediği diğer özel durumlar için geçerlidir. ÖTV'siz araç alımı süreci, ilgili kanun ve yönetmeliklere göre belirlenen şartları yerine getiren bireyler için çeşitli avantajlar sunmaktadır. Başvuru süreci, gerekli belgelerin toplanması ve ilgili kurumlara iletilmesi ile başlar. Bu belgeler arasında sağlık raporları, kimlik belgeleri ve diğer destekleyici dokümanlar yer almaktadır.
Başvuru süreci tamamlandıktan sonra, ilgili kurum tarafından yapılan inceleme sonucu, muafiyetin verilip verilmeyeceğine karar verilir. Onay alınması durumunda, muafiyet ile araç satın alma işlemi gerçekleştirilebilir. Ancak, araç alımında dikkat edilmesi gereken hususlar arasında, aracın özellikleri ve fiyat aralığı gibi kriterler de bulunmaktadır. Alım sürecinin ardından, belirli yükümlülüklerin yerine getirilmesi, muafiyetin sürdürülebilirliği açısından önem taşımaktadır. Özetle, ÖTV'siz araç alımı, belirli şartları yerine getiren bireylere önemli avantajlar sunan bir süreçtir ve bu sürecin hukuki çerçevesi, ilgili yönetmeliklerde detaylı bir şekilde belirlenmiştir.
ÖTV'SİZ ARAÇ ALIMI HUKUKİ SÜREÇ VE ŞARTLARI
Vasi mahkeme tarafından engelli bireyin işlemlerini kolaylaştırmak maksadıyla
atanmış olup onun adına birtakım iş ve işlemlerini yürütür.
Vasi kararı ile engelli birey adına araç alımı için bazı iş ve işlemlerin sırası ile yerine
getirilmesi gerekmektedir.Bu iş ve işlemler sırasıyla vasinin gerekli belgeleri hazır
etmesi, Aracın neden alınması gerektiği ve engelli bireyin neden bu araca ihtiyacı
olduğuna ilişkin talep ve beyanların yer aldığı dilekçenin ekinde de ilgili evrakların
eklenerek hazır edilmesi, akabinde ise mahkeme aracın alınıp alınmayacağına
yönelik karar verip eğer karar olumlu ise vasiye izin belgesi verecektir böylece vasi
bahsi geçen izin belgesi ile araç bayiisine gidip vasisi bulunduğu engelli birey için
kullanmak maksadıyla ötv'sizaraç satın alabilecektir.
ÖTV muafiyetinden yararlanabilmek için engelli bireyin engelisağlık kuruluşlarınca
da tescillenmiş olmalıdır.Aksi halde engelli muafiyetinden yararlanarak araç alımına
ilişkin izin talebine dair karar şartlar sağlanmadığından olumsuz olacaktır.
Kişi eğer %90 ve üzerinde engelli bir bireyse alınacak engelli raporu ile indirimden
yararlanılabilir.
Kişi eğer %90’ın altında ortopedik engele sahip bir bireyse, yine engelli raporu alınır
ve araç sürüş durumu için tertibat düzenlemeleri yapılarak ÖTV muafiyetinden
yararlanılabilir.
İki durumda da dikkat edilecek olan bazı hususlar var.
1.Durumda - %90 engeli olan bireylerde, zihinsel engel durumuna bakılmaktadır.
Eğer kişinin zihinsel bir engeli yoksa, direkt olarak engelli raporu ile muafiyetten
yararlanarak araç satın alabilir. Fakat zihinsel engel durumu varsa, önce bir vasi
atanması gereklidir. Mahkeme tarafından vasi atamasının yapılmasının hemen
ardından vasi, araç araç alımı için mahkemeye başvurmalı ve durum hakkında
istenen tüm bilgileri sağlamalıdır. Mahkemeden ek bir “araç alım kararı”
çıkarılarak, ÖTV muaf araç satın alınabilir.
2.Durumda - %90 ve altı ortopedik engelli bireylerin, engelli raporlarını engel
durumuna göre alması gerekir. Alınacak araç bu rapora göre düzenlenmeli, aparat
gereksinimleri varsa giderilmelidir. Ayrıca kişinin kendisinin süreceği araç için
ehliyetin, engele göre düzenlenmesi gerekir.
Önemli: Şehit yakınları, 1.dereceden yakın olmak üzere sadece bir kerelik ÖTV
muafiyetinden yararlanabilir. İkinci olarak ÇÖZGER, yani çocuklar için özel
gereksinim durumlarında da muafiyetten yararlanılabilir.
Yeni düzenleme ile birlikte engelli bireyin vefat etmesi durumunda mirasçıların
ÖTV'yi ödeme zorunluluğu getirilmiştir.Yine engelli bireyin vefatı sonrası bazı
şartların sağlanması halinde de izlenecek bazı usullerle birlikte bahsi geçen araç
mirasçılara geçebilmektedir.Aracın muris adına tescilinden itibaren 5 yıl geçmemiş
olması, müteveffanın birden fazla mirasçısının olması ve yine murisin başkaca
malvarlıklarının da bulunması durumunda söz konusu araç mirasçılara
geçebilmektedir.
Ülkemizdeki kadın cinayetleri, şiddet türlerinin iç içe geçtiği ve giderek artan bir sorundur. İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve mağdurların korunması için önemli bir adım olsa da, iç hukuktaki uygulama eksiklikleri bu sorunu çözmekte yetersiz kalmaktadır.
Kadın cinayetlerinin durdurulabilmesi için, Türk Ceza Kanunu'nda "iyi hal" ve "haksız tahrik" indirimlerinin kaldırılması ve İstanbul Sözleşmesi'ne dair tedbirlerin daha etkin uygulanması gerekmektedir. Bu sayede, şiddete karşı etkin bir koruma sağlanabilir ve kadın hakları güvence altına alınabilir.
ÜLKEMİZİN KANAYAN YARASI KADIN CİNAYETLERİ VE İSTANBUL
SÖZLEŞMESİ İLE BU DOĞRULTUDA UYGULAMADA İÇ HUKUKA
YANSIMASI GEREKEN DEĞİŞİKLİKLER:
ŞİDDET NEDİR?
-Ülkemizde bir olgunun şiddet olarak nitelendirilebilmesi için yalnızca öldüresiye
fiziksel şiddete maruz kalınması gerekse de esasında şiddetin türleri mevcut olup
istisnasız herkesin en azından bu şiddet türlerinden en azından bir tanesine maruz
kaldığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
-Şiddet türleri bilindiği kadarıyla fiziksel, psikolojik, ekonomik, cinsel, flört, dijital
şiddet ve ısrarlı takip olarak türlere ayrılabilir.Yaşanan somut şiddet olaylarında da
ekseriyetle şiddet türlerinin iç içe olduğu aşikardır.Şiddet asla başladığı yerde
kalmamakta başta önlenmediği takdirde de bir kadının katledilmesiyle sona
ermektedir.Ülkemizde yaşanan kadın cinayetlerine dairhadiselerden de bu durumun
hiç şüphesiz bu şekilde gerçekleştiği apaçık ortadadır.
-Ülkemizde şiddet mağduru olan yalnızca kadınlar mıdır?Elbette hayır , toplumsal
bir sorunumuz olan şiddetten erkekler de ne yazık ki payını almaktadır.Kadının
fiziksel olarak daha güçsüz olması, ezilmeye çalışılması bu yöndeki yasaların
yetersizliği ve sonuç itibariyle kadınlarımızın korunamaması ekseriyetle kadına
yönelikşiddetin daha fazla olmasına sebebiyet vermiştir.
-Yaşanan şiddet türünün bir kadının öldürülmesi noktasına varmaması için sorunu
kökünden çözmek elzemdir.Kadına yönelik şiddetin ve buna bağlı kadın cinayetlerinin
durdurulamadığı ve giderek arttığı ülkemizde 2018 yılında 440 kadın erkekler tarafından
öldürüldü. 2019 yılında erkekler tarafından katledilen kadın sayısı 474’tü. Bu kadınların
114’ü kendi hayatlarına dair boşanma, arkadaşlık isteğini reddetme, ayrılma gibi karaları
almak isterken öldürüldü. 27’si ekonomik bahanelerle öldürülürken 218 kadının neden
öldürüldüğü tespit edilemedi. 115’i ise şüpheli ölüm olarak kayıtlara geçti. Bu kadınlar
babaları, abileri, erkek kardeşleri, kocaları, enişteleri, sevgilileri ya da hiç tanımadıkları
erkekler tarafından öldürüldü.
-2023 yılında yaşanan kadın cinayetlerinden %10’undafaillerin adli sicil kayıtlarının
olduğunu görüyoruz. Ne demek bu? Bu cinayetlerin başka bir suçtan suç kaydı olan,
hüküm giymiş olan, cezaevinden izinli çıkmış olan failler tarafından gerçekleştirilmesi
demek. Bu yıl Eylül ayında öldürülen Damla Dakım, ‘Kasten öldürmeye teşebbüs'
suçundan hükümlü olduğu açık cezaevinden izinli çıkan Neşet Güneş tarafından öldürüldü.
15 yıl önce kadın cinayeti işlemiş bir fail 7 yıl tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldı.
Fail bu sefer evli olduğu Özlem Küçükyılmaz’ı ve annesi Nezife Çetingök’ü öldürdü.
Fatoş Çetin’i bıçakladığı için cezaevine giren fail Mehmet Dinç, 4 ay sonra tahliye olup
Fatoş Çetin’i bıçaklayarak öldürdü. Eylemsizlik ve indirimlerle dolu bir adalet
sisteminden vazgeçilmeli ve kadınların korunduğu mekanizmalar etkin bir şekilde
yürütülmelidir.Cezasızlık devam ettikçe, koruyucu ve önleyici tedbirler
uygulanmadıkça kadın cinayetleri artmaya devam ediyor.
-2024 Eylül ayında ise 34 kadın cinayete kurban gitti.
*Adıyaman’da 26 yaşındaki 3 çocuk annesi Merve Daşcan, evli olduğu Ekrem
Daşcan tarafından çocuklarının gözü önünde başından silahla vurularak öldürüldü.
Fail aynı silahla intihar etti.
*Hatay’da 40 yaşındaki R. Z. komşusu H. K. tarafından altınlarını çalmak için önce
kaçırılıp daha sonra kafasına sopayla vurarak öldürüldü. Failin R. Z.’yi öldürdükten
sonra yol kenarındaki kanala attığı öğrenildi.
*Samsun’da 75 yaşındaki Naciye Y. evli olduğu alzheimer hastası Osman Y.
tarafından başına keserle vurularak öldürüldü.
*Aydın’da 29 yaşındaki Neriman Yükçü eskiden evli olduğu Eren Dildöken
tarafından pompalı tüfekle vurularak öldürüldü. Failin daha önce de Neriman’a
şiddet uyguladığı ve Neriman’ın fail hakkında şikayette bulunduğu öğrenildi.
*İstanbul’da yaşayan Havva Kılıç evli olduğu Osman Kılıç tarafından boğularak
öldürüldü. Fail daha sonra intihar etti.
*Kayseri’de bir fabrikada çalışan, 3 çocuk annesi 43 yaşındaki Hatice Gül, eskiden
birlikte olduğu Mustafa Bozkurt tarafından av tüfeğiyle öldürüldü. Hatice’nin tehdit
ve ısrarlı takip sebebiyle fail hakkında şikayette bulunduğu, aldığı uzaklaştırma
kararının ise Ağustos ayında bittiği öğrenildi.
*Kocaeli’de 67 yaşındaki kanser hastası Dursine Canbazoğlu, evli olduğu emekli
astsubay Erdoğan Canbazoğlu tarafından ateşli silahla öldürüldü.
*Mersin’de çalıştıkları fabrikadan çıkan Feriye Gözüala ve arkadaşı Hamiyet G.,
Hamiyet’in eskiden birlikte olduğu Çetin Gençay tarafından ateşli silahla vuruldu.
Feriye olay yerinde hayatını kaybetti. Hamiyet ise ağır yaralandı. Fail aynı silahla
intihar etti.
*Sakarya’da 35 yaşındaki 3 çocuk annesi Sehle Gündüz, işlettiği güzellik salonunda
birlikte olduğu Serdar Sert tarafından ateşli silahla vuruldu. Kaldırıldığı hastanede
hayatını kaybetti.
*İstanbul’da 27 yaşındaki Maia A. birlikte olduğu Mehmet E. tarafından otel
odasında darp edilerek öldürüldü.
*Konya’da bir masaj salonunda çalışan 4 çocuk annesi 30 yaşındaki Elif Ceren
Arslan, eskiden birlikte olduğu Emrah Demirkıran tarafından kesici aletle
öldürüldü. Failin olay anında uzaklaştırma kararı olduğu öğrenildi.
*Konya’da 4 aydır kayıp olarak aranan 2 çocuk annesi 35 yaşındaki Çiğdem
Eskidemirci, bir evin bahçesinde ölü bulundu. Gözaltına alınan şüphelilerden G. S.
Çiğdem’i bıçaklayarak öldürdüğünü itiraf etti.
*Gaziantep’te 32 yaşındaki Hatice Rençber, arkadaşlarıyla buluşmak isteme
bahanesiyle ateşli silahla babası İsmail Rençber tarafından öldürüldü.
*İstanbul’da Aysel Yıldız, oğlu Ercan Yıldız tarafından bıçaklanarak öldürüldü.
Failin 2 gün Aysel’in cesediyle aynı evde yaşadığı öğrenildi.
*Antalya’da 57 yaşındaki Fadim Temirhanoğulları, boşanma aşamasında olduğu ve
hakkında uzaklaştıma kararı bulunan Savaş Temirhanoğulları tarafından ateşli
silahla öldürüldü.
*Ankara’da bir pizzacıda çalışan 4 çocuk annesi, 44 yaşındaki Döne Bozdemir,
boşanma aşamasında olduğu Cafer Bozdemir tarafından metro istasyonunda
sırtından vurularak öldürüldü. Failin bir çok kez Döne’ye şiddet uyguladığı
Döne’nin ise fail hakkında uzaklaştırma kararı ve elektronik kelepçe tedbiri
çıkarttığı öğrenildi. Failin tedbir kararını ihlal ettiği ve zorlama hapsi verildiği fakat
uygulanmadığı belirtildi.
*İstanbul’da bir evde bakıcı olarak çalışan Zebinisio Dayıyovara, birlikte olduğu
Musa G. tarafından bıçaklanarak öldürüldü.
*İstanbul’da V. E., kayınvalidesi ve kayınpederiyle birlikte yaşamak istememesi
bahanesiyle evli olduğu C. E. tarafından bıçaklanarak öldürüldü.
*Ocak ayında Eskişehir’de evinde şüpheli bir şekildeölü bulunan Safinaz Ayten’i
öldürüp, gasp edenin Mehmet U. olduğu ortaya çıktı. Failin müebbet hapis cezası
istendi.
*Diyarbakır’da Sudenaz U., evine gasp için giren Ali Aküzüm ve İlyas Uçak
tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Failler Sudenaz’ın ev arkadaşı G.’yi de yaraladı.
Cinayeti işleyen failler sonrasında evi yağmaladı. Failler cezaevinde gönderildi.
*Kırklareli’nde 38 yaşındaki Ebru G., oğlu U.G. tarafından ateşli silahla vurularak
öldürüldü.Fail tutuklandı.
*Aksaray’da iki çocuk annesi 26 yaşındaki Fadimana Ok, boşanma aşamasında
olduğu Recep Ok tarafından ateşli silahla vurularak öldürüldü.Faili Fadima!nın
babası öldürdü.
*Aydın’da 33 yaşındaki iki çocuk annesi Ebru Öcal, eskiden birlikte olduğu Cihan
Kaman tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Dail olayın ardından intihar etti.
*Manisa’da 39 yaşındaki iki çocuk annesi Seda Eller, boşanma aşamasında olduğu ve
uzaklaştırma kararı bulunan Gökhan Eller tarafından boğularak öldürüldü. Fail
tutuklandı.
*İzmir’de 42 yaşındaki Berin Yılmaz, eskiden birlikte olduğu Serdal Çelik tarafından
ateşli silahla vurularak öldürüldü. Fail olayın ardından intihar etti.
*Kahramanmaraş’ta 21 yaşındaki Yaren Küçük, birlikte olduğu Yusuf Bektaş
tarafından ateşli silahla vurularak öldürüldü. Fail olayın ardından intihar etti.
*Malatya’da 37 yaşındaki üç çocuk annesi Nuran Karayiğit, boşanma aşamasında
olduğu Recep Karayiğit tarafından ateşli silahla vurularak öldürüldü. Fail
yakalandı.
*İzmir’de 32 yaşındaki Esin Karabıyık, boşanma aşamasında olduğu Özkan
Karabıyık tarafından bıçaklanmıştı. Fail Ebru Duvarı da öldürmüştü. Olaydan 29
gün sonra Esin yaşam mücadelesini kaybetti. Fail olayın ardından intihar etmişti.
*Hatay’da 34 yaşındaki beş çocuk annesi Ayşe Koçak, evli olduğu Yusuf Koçak
tarafından bıçaklanarak öldürüldü.Fail hala yakalanamadı.
*Adıyaman’da dört çocuk annesi Zehra Kılavuz, evli olduğu Erdem Kılavuz
tarafından ateşli silahla vurularak öldürüldü. Fail olayın ardından intihar etti.
*Afyon’da üç çocuk annesi Satı Aktan, evli olduğu Seydi Aktan tarafından ateşli
silahla vurularak öldürüldü. Fail olayın ardından intihar etti.
*Kars’ta 18 yaşındaki Sıla M.,, evli olduğu Dila M. tarafından ateşli silahla
vurularak öldürüldü. Fail yakalandı.
*Antalya’da 50 yaşındaki Gülfer Öter, evli olduğu Süleyman Öter tarafından ateşli
silahla vurularak öldürüldü. Fail olayın ardından intihar etti.
*Karabük’te 72 yaşındaki Gülsiye Ortakcı, akrabası Hüseyin Ortakcı tarafından
ateşli silahla vurularak öldürüldü.Fail olayın ardından intihar etti.
-Bu bakımdan kadınlar için hayati bir öneme sahip olan İstanbul Sözleşmesi diğer adıyla
Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin
Avrupa Konseyi Sözleşmesi 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da gerçekleşen Avrupa Konseyi
Bakanlar Kurulu toplantısında ilk imzayı Türkiye’nin atmasıyla beraber 2014’ten beri
yürürlüktedir. İstanbul Sözleşmesi kadınlara yönelik şiddeti en kapsamlı biçimde ele alan
uluslararası bir anlaşmadır. Söz konusu sözleşme şiddetin önlenmesinin yanı sıra toplumun
tüm bireylerinin özellikle erkeklerin ve erkek çocuklarının kadına olan bakış açılarını
olumlu yönde değiştirmeyi amaçlamıştır.
-İstanbul Sözleşmesi’nin amaçları kadınları her türlü şiddete karşı korumak, kadına karşı
her türlü ayrımcılığı ortadan kaldırmak, şiddet mağdurlarını korumak için gerekli politika
ve tedbirleri tasarlamak ve bu doğrultuda gerekli uluslararası iş birliğini yaygınlaştırmak
ve kolluk kuvvetleriyle diğer kuruluşların etkili bir biçimde iş birliği yapmalarına yardım
ve destek sağlamaktır. Söz konusu sözleşme kadınların kamu ya da özel alan fark
etmeksizin yaşama hakkını yaygınlaştırmayı ve bunu gerçekleştirmek için gerekli yasal ve
diğer tedbirlerin alınmasını öngörür. Dolayısıyla taraf devletlere birtakım yükümlülükler
düşmektedir. İlk olarak devlet, toplumda kadına yönelik tutumun ve cinsiyetlere yüklenen
klişelerin değiştirilmesine yönelik farkındalık yaratmak adına başta eğitim olmak üzere
sosyal hayatın her alanında faaliyetlerde bulunmalıdır. Sözleşmenin 12.maddesine göre
taraflar, başta gençler ve erkekler olmak üzere toplumun tümünün sözleşmeye katkıda
bulunmasını teşvik etmeye yönelik tedbirleri almalıdır.Yine sözleşmeye göre taraflarher
türlü şiddet olayıyla ilgili istatiksel veriyi düzenli aralıklarla toplayacaklardır. Cezaların ve
alınan tedbirlerin etkililiğini arttırmak üzere şiddet olaylarıyla ilgili araştırmaları
destekleyeceklerdir. Burada akıllara gelen soru hiç şüphesiz İstanbul Sözleşmesi’ni
imzalayan bir devletin kadın cinayetlerini neden durduramadığı olacaktır.
-Sözleşmeyi imzaladıktan sonra asıl önemli nokta sözleşmeyi iç hukuka
yansıtabilmektir.Bu doğrultuda 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin
Önlenmesine Dair Kanun kabul edilmiştir.Kanun şiddete uğrayan kadını korumanın yanı
sıra şiddet uygulayan kişiyi rehabilite etmeyi de amaçlar.Kanun kapsamında alınan
tedbirler arasında şiddet mağduru kadına barınacak güvenli bir yer sağlamak en acil
olanıdır. Burada asıl amaç mağdur ile şiddet uygulayan kişi arasındaki ilişkiyi
olabildiğince hızlı bir şekilde kesmektir. Alınması gereken diğer tedbirse şiddet mağduru
kadının ekonomik ihtiyaçlarının karşılanmasıdır.Ekonomik açıdan bir dayanağı olmayan
kadın şiddet uygulayan eşiyle aynı eve girmek mecburiyetinde kalacaktır. Bu, söz konusu
Kanun’un 17. maddesinde düzenlenmiştir ve hakim asgari ücretin belli bir oranında
hükmeder.Ekonomik desteğin yanında psikolojik bir desteğin verilmesi de öngörülmüştür.
Buna göre şiddet mağduru kadının hayatını yeniden kurabilmesi için danışmanlık hizmeti
sağlanmalıdır. Bu tedbirlerin yanı sıra iş yerinin değiştirilmesi, ayrı yerleşim yeri
belirlenmesi gibi bir takım koruyucu tedbirler söz konusudur. Her ne kadar kadına yönelik
şiddeti önlemeye yönelik bir kanun çıkarılmış olsa da ne yazık ki yıllardır artarak devam
eden kadına yönelik şiddete ve kadın cinayetlerine engel olunabildiğini söylemek güçtür.
-Devlet kadın cinayetlerinde din, töre, namus, kültür, gelenek gibi kavramları gerekçe
olarak kabul etmemelidir. Bu durum 5237 sayılı Türk Ceza kanunda 82/k’de töre saikiyle
insan öldürme suçu olarak düzenlenmiştir.Töre saikiyle işlenen cinayetlerde TCK m.
29’daki haksız tahrik hükümleri uygulanmaz ve fail ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
ile cezalandırılır. Ancak ‘namus’ cinayetlerinde durum daha farklıdır ve haksız tahrik
indirimi bu durumlarda uygulanır. Burada asıl sorun töre saikiyle işlenen suçlarda
uygulanmayan TCK m. 29’un namus saikiyle işlenen suçlarda uygulanıyor
olmasıdır.Namus cinayetlerinin töre cinayeti sayılıp sayılamayacağında bir belirsizlik söz
konusudur.Ancak ister töre kuralları neticesinde ister namus bahanesiyle işlensin kadın
cinayetlerinde fail haksız tahrik indiriminden yararlanamamalıdır.
-Okuduğumuzda, haberlerde izlediğimizde yüreklerimizi sızlatan kadın cinayetlerinin
faillerinin TCK m. 62 kapsamında iyi hal indiriminden yararlanması kamu vicdanını
derinden yaralayan bir durumdur. Dolayısıylakadın cinayetlerinin önüne geçilmesi Türk
Ceza Kanununda yapılacak bir değişiklikle mümkündür. Kadın cinayetlerinde iyi hal
ve haksız tahrik indirimleri kaldırılmalıdır.
-Hiçbir sebep kadın cinayetlerini meşrulaştırmamalıdır.Teori ile pratik arasındaki fark
açıldıkça da hukuka aykırılıklar o denli artmaktadırve artacaktır.
Av. Elif AKGÖL
Kira Sözleşmelerinin Kurulmasında Yeni Dönem: E-Devlet Sistemi, dijitalleşme ile kira sözleşmelerinin daha hızlı ve güvenli bir şekilde yapılmasını sağlar. E-Devlet üzerinden kiracılar ve kiraya verenler, fiziki buluşmalara gerek kalmadan sözleşmelerini oluşturup onaylayabilir. Bu, işlemleri daha pratik ve şeffaf hale getirir.
E-Devlet üzerinden yapılan kira sözleşmeleri, noter onayı olmadan yasal geçerliliğe sahiptir. Böylece taraflar, her an sözleşmeye ulaşabilir ve hukuki güvence altında işlemlerini tamamlayabilir. Bu sistem, kira sözleşmelerinde hız ve güvenlik sağlayarak yeni bir dönemi başlatmaktadır.
KİRA SÖZLEŞMELERİNİN KURULMASINDA YENİ DÖNEM:E-DEVLET
SİSTEMİ
Türk Borçlar Kanunu ve ilgili diğer kanunlar birlikte değerlendirildiğinde kira
sözleşmesinin kurulabilmesi için belirli bir şekil şartının mevcudiyeti söz konusu
değildir.Tarafların karşılıklı iradelerine dayanan kira sözleşmesi sözlü olarak
kurulabileceği gibi yazılı olarak da kurulabilmektedir.
Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanan ve 2023 – 2025 yıllarını kapsayan
Kayıt Dışı Ekonomiyle Mücadele Eylem Planı çerçevesinde gerçekleştirilmesi hedeflenen
projelerden biri de kira sözleşmelerinin e-Devlet sistemi üzerinden yapılması olmuştur.
Söz konusu uygulamanın ilk aşaması olan taşınmaz sahibi gerçek kişiler ile kiracı
arasındaki kira sözleşmesinin e-devlet üzerinden kurulmasına ilişkin iken diğer aşama ise
emlak danışmanları ve diğer yetki verilen kişiler arasındaki kira sözleşmesinin
kurulmasına ilişkin olacaktır.
İlk aşama olan gerçek kişiler arasındaki kira sözleşmesinin e-devlet üzerinden kurulmasına
ilişkin açıklama 4 Kasım 2024 tarihinde Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'
tarafından yapılmıştır.Şöyle ki; Kayıt Dışı Ekonomiyle Mücadele Eylemi Planı
çerçevesinde gerçekleşmesi hedeflenen projelerden ilk aşama 4 Kasım 2024 tarihi
itibariyle uygulanmaya başlamıştır.Söz konusu projenin ikinci aşamasın olan emlak
danışmanları ve diğer yetki veren kişiler arasındaki kira sözleşmesinin e-devlet üzerinden
kurulmasına ilişkin düzenlemelerin de yıl sonunda uygulamaya konulması
hedeflenmektedir.
Artık yeni dönem ile birlikte gerçek kişiler arasındaki kira ilişkisine dayanan kira
sözleşmelerinin E-devlet üzerinden yapılabilmesi mümkün olacaktır.Söz konusu
düzenleme 4 Kasım 2024 tarihinden sonra gerçekleşen kira ilişkilerine dair sözleşmeleri
k a p s a m a k l a b i r l i k t e 4 K a s ı m 2 0 2 4 ö n c e s i n d e k i k i r a i l i ş k i l e r i n i
kapsamamaktadır.Dolayısıyla söz konusu düzenleme eski tarihli kira sözleşmelerinin
geçerliliğini hiçbir şekilde etkilememektedir.
Yeni düzenleme ile birlikte; gerçek kişi taşınmaz sahibi ile gerçek kişi kiracı arasında
düzenlenen kira sözleşmesinin bir nüshasının sözleşme tarihinden 15gün içerisinde E-
devlet sistemine kaydedilmesi gerekmektedir.
E-Devlet üzerinden kira sözleşmesi hazırlamak her ne kadar bilinmeyen ve yeni bir olgu
olmasından dolayı vatandaşı tedirgin eden bir durum olsa da esasında oldukça basit bir
şekilde sözleşmeyi hazırlamak mümkündür.Şöyle ki; taşınmaz sahibi öncelikle e-
devletuygulamasına şifresi(şifresini bilmeyen veya unutan vatandaşlar PTT'ye gidip yeni
şifre temin edebilir.)ile giriş yapmalıdır.Akabinde arama çubuğuna " kira sözleşmesi "
yazıldığında sistem gerekli yönlendirmeleri yapacaktır.Sisteme gerekli bilgiler eksizsiz ve
doğru bir şekilde girilmelidir.Ardından sistem sözleşmenin bir taslağını sunmakta bu
taslaktan bilgileri tekrar kontrol etmeniz mümkün hale gelmektedir.Her iki tarafın
sözleşmeyi e-devlet üzerinden onaylaması ile birlikte de taraflar arasında kira sözleşmesi
geçerli bir şekilde kurulmuş ve sözleşmesi yasal hale gelmiş olacaktır.
Hülasa, kira sözleşmelerinin e-devlet üzerinden düzenlemesi hususu her ne kadar
vatandaşı tedirgin etse de esasında çok basit bir işlem olduğu avantajlarını da beraberinde
getirdiği aşikardır.Yeni düzenleme ispat gücü bakımından da kolaylıklar sağladığından
zamanlavatandaşı güvende hissettireceğinden hiç şüphemiz yoktur.
AVUKAT ELİF AKGÖL